12 Mart 2011 Cumartesi

Transfer :)

Kahve Odası okur yazarlarından Anıl, yan odaya transfer oldu.
Bu transferden memnuniyetini dile getiren yeni transfer, küçüklüğümden beri key account hayal etmiştim diye görüş bildirdi.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Miami Beach-20100816-00009.jpg

Sent via BlackBerry by AT&T

Etrafa Bakarken

Herkes calisirken gunlerimi alisveris merkezi gezerek gecirmek ne guzel anlatamam. 3 gundur "Back to School" kampanyasi vardi birsuru seyi vergisiz satin aldik. yasasin devlet yasasin Obama :)
Amaa yine de supheliyim burasi gercekten Amerika mi?
Herkes Ispanyolca konusuyor hatta Ingilizce bilmeyen cok insan var.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Colomb'un izinde

1492 yılında Amerika kıyılarına ulasan büyük büyük büyük babamın pesinden yaklaşık 500 yıl sonra gidiyorum :) Çağın gereklerine uyup gemi yerine uçak, posta güvercini yerine de Blackberry kullanıyorum tabiki. Beni takip etmeye devam edin , size her olayı tek tek yazıyor olacağım.
işte büyükbabam!
Seyahat cadısı havalimanından bildirdi

15 Mart 2010 Pazartesi

ZAMANIMIZIN PARADOKSU

George Denis Patrick Carlin (d. 12 Mayıs, 1937) - (ö. 22 Haziran,
2008), Grammy ödülü kazanmış, ABD'li stand-up komedyen, oyuncu ve
yazar.

Carlin, saygısızca diye nitelendirilen tutumu ve dil, psikoloji ve din
gibi alanlardaki tabu konulara ilişkin fikirleriyle tanınır. Carlin'in
Yedi kirli kelime komedi rutini , 1978'de Amerikan Yargıtayı'nın
F.C.C. v. Pacifica Foundation davasına yansımış ve 5'e 4 oyla
Carlin'in oyunu televizyonlarda yasaklanmıştır.

Birçok kişi tarafından Lenny Bruce'un yerini aldığı düşünülen Carlin,
Comedy Central tarafından Richard Pryor'un ardından tüm zamanların en iyi ikinci stand-up komedyeni seçilmiştir.
22 Haziran 2008'de göğüs ağrıları şikayetiyle gittiği Santa Monica St.
John Hastanesi'ne kaldırılan Carlin, aynı gün 5:55'te kalp
yetmezliğinden hayatını kaybetmiştir.

Zamanımızın Paradoksu

George Carlin Amerika'da 11 Eylül den, ve karısının ölümünden sonra
şöyle yazmıştı.
Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz :
-Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto
yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
-Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın
alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
-Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev
gereçleri, ama daha az zamanımız var.
-Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz,
ama daha az bilgeliğimiz var.
-Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok
ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz,
çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere
kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik.
Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama ön yargılarımıza edemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz. Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.