16 Ağustos 2010 Pazartesi

Miami Beach-20100816-00009.jpg

Sent via BlackBerry by AT&T

Etrafa Bakarken

Herkes calisirken gunlerimi alisveris merkezi gezerek gecirmek ne guzel anlatamam. 3 gundur "Back to School" kampanyasi vardi birsuru seyi vergisiz satin aldik. yasasin devlet yasasin Obama :)
Amaa yine de supheliyim burasi gercekten Amerika mi?
Herkes Ispanyolca konusuyor hatta Ingilizce bilmeyen cok insan var.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Colomb'un izinde

1492 yılında Amerika kıyılarına ulasan büyük büyük büyük babamın pesinden yaklaşık 500 yıl sonra gidiyorum :) Çağın gereklerine uyup gemi yerine uçak, posta güvercini yerine de Blackberry kullanıyorum tabiki. Beni takip etmeye devam edin , size her olayı tek tek yazıyor olacağım.
işte büyükbabam!
Seyahat cadısı havalimanından bildirdi

15 Mart 2010 Pazartesi

ZAMANIMIZIN PARADOKSU

George Denis Patrick Carlin (d. 12 Mayıs, 1937) - (ö. 22 Haziran,
2008), Grammy ödülü kazanmış, ABD'li stand-up komedyen, oyuncu ve
yazar.

Carlin, saygısızca diye nitelendirilen tutumu ve dil, psikoloji ve din
gibi alanlardaki tabu konulara ilişkin fikirleriyle tanınır. Carlin'in
Yedi kirli kelime komedi rutini , 1978'de Amerikan Yargıtayı'nın
F.C.C. v. Pacifica Foundation davasına yansımış ve 5'e 4 oyla
Carlin'in oyunu televizyonlarda yasaklanmıştır.

Birçok kişi tarafından Lenny Bruce'un yerini aldığı düşünülen Carlin,
Comedy Central tarafından Richard Pryor'un ardından tüm zamanların en iyi ikinci stand-up komedyeni seçilmiştir.
22 Haziran 2008'de göğüs ağrıları şikayetiyle gittiği Santa Monica St.
John Hastanesi'ne kaldırılan Carlin, aynı gün 5:55'te kalp
yetmezliğinden hayatını kaybetmiştir.

Zamanımızın Paradoksu

George Carlin Amerika'da 11 Eylül den, ve karısının ölümünden sonra
şöyle yazmıştı.
Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz :
-Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto
yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
-Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın
alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
-Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev
gereçleri, ama daha az zamanımız var.
-Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz,
ama daha az bilgeliğimiz var.
-Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok
ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz,
çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere
kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik.
Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama ön yargılarımıza edemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz. Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.

8 Mart 2010 Pazartesi

8 MART KADINLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Diğer günlerden farklı olarak bugünü "resmi" kadınlar günü, kalan 364 günü ise "gayrı resmi" kadınlar günü kategorisinde kutluyoruz. Bu sabah kutlamalara şirketimizin herbirimize tek tek gönderdiği çikolata ile başladık. Kahve Odası Kadın Kolları olarak kutlamaları Manolya Pastanesinin aşağıda gördüğünüz enfesss profiterolünü yiyerek sonlardık. Bu konuda sponsorluk yapan Okan Bey'e ve emeği geçenlere teşekkür ederiz

SİNEMADA NE VAR?

Heeeeey Kahve Odası'nın sakinleri. Sesiniz soluğunuz çıkmıyor. Niye 2 satır yazılmıyor buraya? Artık sinemalarda ne var, hangi filme gidelim derseniz Kahve Odası'na bakmanız yeter :)

21 Şubat 2010 Pazar

Hafta sonu dünya turu
Koltuğunuzdan dahi kalkmadan dünyayı gezebilirsiniz.
Cumartesi-Pazar saat 17.10 NTV radyoyu açın, kapatın gözlerinizi ve “Laterna: Özge Ersu ile Bir Dünya Müzik” programını dinleyin. Paris, Londra, Reykjavik, Roma, New York, Viyana, St.Petersburg, Oslo, Cenevre, Buenos Aires…. Çok keyifli, ucuz ve öğretici bir gezi yapacaksınız; kuşkunuz olmasın. Özge Ersu profesyonel bir rehber. Tureb Turist Rehberleri Birliği tarafından “en çok gezen ve en değişik yerlere giden” birkaç rehber arasında gösteriliyor. Ayrıca Türkiye'nin Turizm Oscar’ı Skalite International Istanbul 2009’da Türkiye’nin En İyi Profesyonel Turist Rehberi ödülünü almış. Program gidilen şehirler hakkında ilk elden kitaplarda bulunmayan ilginç bilgiler vermesinin yanı sıra, “bi’dünya müzik” de dinletiyor. O “yörelerin” müzikleri bir yana konuyla ilgili rock, blues vs. de programı süslüyor. En önemlisi de didaktik olmayan son derece dinamik bir dille anlatıyor Özge Ersu. Yani kısaca dünyayı gezmenin en kısa yolu için NTV Radyo’nun başına geçin cumartesi ve pazarları (Pazar günü tekrar). Eğer konuyla ilgili daha çok bilgi isterseniz ww.ersu.net’i tıklayabilirsiniz.

Canım Türk kahvesi
Türk kahvesine hakkı teslim ediliyor.
Dünyanın en güzel kahvesidir Türk kahvesi. Her şeyi bir ritüeldir aslına bakarsanız: Pişirilmesi, sunulması, içmesi. Yabancı kahveler tahtına göz dikmiş olsa bile, son yıllarda bu olağanüstü lezzete hakkı tekrar teslim edilemeye başladı. Dikkat ederseniz artık çoğu kimse Türk kahvesini tercih ediyor. Ama yetmez, tüm dünyanın bu lezzeti keşfetmesi gerekli. İşte buradan yola çıkarak kurulmuş bir dernekten söz edeceğiz. “Türk Kahvesi Kültürü ve araştırmaları Derneği”. Çok yeni bir oluşum daha web siteleri bile yok ama üyeler çok “sıkı”. Başkanlığını Atom Damalı'nın yaptığı dernekte Ahmet Örs, Mehmet Aksel, Merve Gürsel, John Sytmen, Osman Serim, Max Thomae, Semir Orcan ve Ali Sözmen gibi sektöre katkı veren isimler bulunuyor. Unutmadan, facebook’da hemen bir sayfa açılmış. http://www.facebook.com/pages/Maslak-Turkey/Turk-Kahvesi-Kulturu-ve-Arastirmalari-Dernegi/320536465536

Mutlaka izlemeli, seyretmeli, görmeli
Ufuk açan pek çok sergi, konser, tiyatro oyunu var şehirde. Ajandanıza not almanız için birkaç öneri.

Dünyaca ünlü Türk heykeltraş Mehmet Aksoy’un "İnsan Halleri" isimli sergisi Galeri Işık Teşvikiye’de açıldı. Sanatçının farklı boyutlarda, mermer, taş ve bronz döküm olarak çalıştığı 30 heykelin yer aldığı sergi, 6 Mart Cumartesi gününe kadar ziyaret edilebiliyor. Adres: Teşvikiye Cad. No: 152, Nişantaşı Tel: 0212-233 12 03.

“Türk resim Sanatının Bir Asırlık Öyküsü 2” sergisini hala gezmediyseniz 30 Nisan’a kadar vaktiniz var. Ajandanıza mutlaka kaydedin. Rezan Has Müzesi’ndeki sergide Fausto Zonaro, Alberto Pasini, Fabiust Brest gibi Oryantalist ressamlardan; Osman Hamdi, Şeker Ahmet, Halil Paşa, Mahmut Cûda ve Feyhaman Duran gibi Türk Resim Sanatının önemli isimleri ile Çağdaş Ressamlardan Erol Akyavaş, Burhan Doğançay ve Kemal Önsoy gibi sanatçıların en iyi eserlerinden örnekler yer alıyor. Adres: P.K.5, Kadir Has Caddesi Cibali, Fatih, Cibali, İstanbul. Tel: 0212 533 65 32.
Cumhuriyetin 50 yılında Plastik Sanatlar Sergisi Tunca Sanat’ta 3 Nisan’a kadar gezilebilir. Bu önemli sergide Müstakillerden Ali Çelebi, Zeki Kocamemi, Mahmut Cuda, Cevat Dereli, Şeref Akdik.D grubundan Zeki Faik İzer, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Abidin Dino, Elif Naci, Zühtü Müridoğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Sabri Berkel, Fahrunnisa Zeid, Arif Kaptan, Hakkı Anlı.. Yeniler Grubundan Nuri İyem, Ferruh Başağa, Avni Arbaş, Haşmet Akal, Nejad Melih Devrim, Selim Turan, Turgut Atalay... Onlar Grubundan; Orhan Peker, Turan Erol, Nedim Günsür, Mustafa Esirkuş, Leyla Gamsız, Fikret Otyam, Mehmet Pesen...Soyut Eğilimlerde Mübin Orhon, Abidin Elderoğlu, Cemal Bingöl, Adnan Çoker, Burhan Doğaçay, Altan Gürman, Kuzgun Acar, Sadi Çalık, Ali Hadi Bara… Bağımsız gelişme olarak da Fikret Mualla, Hamit Görele, Malik Aksel, Şefik Bursalı, İhsan Cemal Karaburçak, Cihat Burak, Nuri Abaç, Erol Akyavaş, Edip Hakkı Köseoğlu gibi sanatçılar yer alıyor.

Ajandanıza bir de şu iki siteyi not edin: www.alpalper.com Türkiye’yi hiç böyle görmemişsinizdir. http://www.360tr.net/17_canakkale/gelibolu/

14 Şubat 2010 Pazar

Fransızca şarkılar eşliğinde internette sergi gezin
İnternette sergi izlemek, resim sanatı hakkında bilgi edinmek hafta sonlarının vazgeçilmez keyfi olabilir. Eczacıbaşı’nın hazırladığı bu site hem bilgilendirici, hem de çok keyif verici. Sitede özellikle retrospektif bölümünü gezmek insanı bambaşka bir dünyaya götürüyor. Sanatçılar hakkında aradığınız her şeyi bu sitede bulabilirsiniz. Çoluk çocuk sergi gemsek isteyenler için çok keyifli bir seçenek. Dilerseniz üye de olabilirsiz. www.sanalmuze.org. Bir öneri daha siteyi gezerken fonda kendinize müzik de yapın. Fransız şarkılarını seviyorsanız http://www.malhanga.com/musicafrancesa/

Okuyun
Bildiğiniz gibi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti. Çok çeşitli etkinlikler, projeler göreceğiz (mi?) Neyse, b u tarafları geçelim konumuz kültür sanat. Ve AKB Ajansı’nın çok hayırlı projelerinden birinden söz etmek istiyoruz. “İstanbulum” projesi. Açılım şu: 40 yazar, 40 farklı semt için 40 kitap yazdı. Heyamola yayınlarından çıkan seri gerçekten gelecek için bir miras. “Gözbebeğim Göztepe” Göztepe oturduğumuz için il seçimimiz oldu. Böylece Tütüncü Mehmet Efendi’yi oturduğumuz sokağa adını veren Nadir Ağa’yı tanıma fırsatı bulduk. Ayrıca kültür sanat açısından ne bereketli bir semt olduğunu bu kitaptan öğrendik. Kimler yok ki! Hepsini sayarsak yerimiz yetmez. Yapacağınız tek şey Celal Özcan imzalı bu kitabı almak. Göztepeli olmasanız da; İstanbullu hissetmeniz yeter. İşte diğer semtler ve yazarları: Abdullah Uçman-Fatih, Adnan Özer-Gaziosmanpaşa, Adnan Özyalçıner-Karagümrük, Ali Taygun-Kurtuluş, Alim Kahraman-Bağlarbaşı, Ari Çokona-Fener, Ataol Behramoğlu-Adalar, Ayşe Sarısayın-Beşiktaş, Beşir Ayvazoğlu-Beyazıt, Celal Özcan-Göztepe, Cüneyt Altunç-Suadiye, Doğan Hızlan-Kocamustafapaşa, Enver Aysever-Ataköy, Eray Canberk-Feneryolu, Gönül Kıvılcım-Karaköy, Gülsüm Cengiz-Kuzguncuk, Gündüz Vassaf-Levent, Haluk Dursun-Boğaziçi, Hasan Öztoprak-Draman, Haydar Ergülen-Cihangir, Hıfzı Topuz-Nişantaşı, Hilmi Alişanoğlu-Çarşamba, Hulki Aktunç-Kadıköy, Hüseyin Alemdar-Yeşilçam, İzel Rozental-Moda, Mine Söğüt-Dolapdere, Nail Güreli-Cağaloğlu, Nusret Karaca-Haliç, Oğuz Karakartal-Anadoluhisarı, Orhan Okay-Balat, Ömer Erdem-Üsküdar, Öner Ciravoğlu-Fındıkzade, Refet Özkan-Maltepe, Reyhan Çorak-Çengelköy, Saadet Özkal-Şişli, Selçuk Erez-Bakırköy, Sema Kancan-Beykoz, Sennur Sezer-Kasımpaşa, Süleyman Faruk Göncüoğlu-Eyüp, Zeynep Melisa Erdönmez-Yeldeğirmeni.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Sevgili Kahve odası sakinleri, bloğumuzun adı şu soğuk kış günlerinde kulağıma daha da bir hoş geliyor.Haftasonu oğlunu babasına satmış özgür bir anne olarak arkadaşımla beraber "Romantik Komedi " filmini izledim.Sabun köpüğü gibi , eğlenceli bir filmdi, tavsiye ederim....

Bugün mail boxıma gelen Müşfik Kenter'e ait bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim, yazımın devamında okuyabilirsiniz.

İyi Haftalar,


Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarları na döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Müşfik KENTER

21 Ocak 2010 Perşembe

Kendinize hediye alın

Boş bir gününüzde şöyle Nuruosmaniye’ye doğru uzanın. Bu büyülü ortamda kaybolmadan önce, kendine İstanbul’un bu en eski yerleşim ve ticaret merkezini seçmiş genç bir tasarımcı ve onun tasarımlarıyla tanışın: Özlem Tuna. 1993’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi seramik bölümünden mezun olan Tuna, hem mücevher hem de ev eşyası tasarımı yapıyor. Design Zone isimli mağazası da işte Nuruosmaniye’de kapısını çalacağınız mekan. Orada neler mi göreceksiniz? Çok zevkli, farklı, değerli tasarımlar göreceksiniz. Bunlardan biri de Kapalıçarşı-Kubbe yüzük. İlk kez bir tasarımcı Kapalıçarşı’yı hatırlayarak bir mücevher yarattı. Kapalıçarşı-Kubbe yüzük ters çevrilmiş büyük bir kubbe parmağın üzerinde , garip, ters uyumsuz aynı Kapalıçarşı’nın şu anki konumu gibi. Özlem Tuna Kubbenin içini küflendirmiş. Sonra, seramik mikro mozaiklerle hazırlanan ‘Arzu-Keş’ mücevher koleksiyonu da göreceğiniz diğer tasarımlar arasında yer alıyor. Koleksiyonda yüzükler, kolyeler, küpeler yer alıyor. ‘Yürekten isteyen’ anlamına gelen bu koleksiyonunda tasarımcı Özlem Tuna seramik mikro mozaiklerle altın, gümüş, pırlanta, inci, turmalin gibi değerli taşlar ve madenler de kullanmış. Koleksiyon parçalarının isimleri de ilginç: Örneğin ‘Neşvet’ (Sevinç sarhoşluğu) küpe, ‘Neşvebahş’ (Keyif ve neşe veren) yüzük, ‘Neşvepembe’ (Keyif pembe) kolye. Daha neler mi? Rotanızı Nuruosmaniye’ye çevirmenizi öneriyoruz. www.ozlemtuna.com
Design Zone: Alibaba Türbe Sok. No: 21/4Nuruosmaniye - İstanbulT: 0212 527 92 85 0212 527 92 85

Sarayda müzik dinleyin, sergi izleyin
Çırağan Palace Kempinski İstanbul’un kültür ve sanat hayatında yepyeni kapılar açıyor. Üç sezondur sanat galerisinde çok önemli sergiler açılmasının yanı sıra, Çırağan Sohbetleri, Çırağan Okuma Günleri ve Klasik Müzik konserleriyle İstanbulluları sanatla buluşturuyor. Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde 5 Şubat’a kadar Nazan Erkmen’in ‘Bir Bennudur İstanbul’ ilüstrasyon sergisi izlenebilir.
Çırağan Sohbetlerinde 19 ocak saat 19.30’da Aysel Çelikel katılıyor. Klasik Müzik Konserleri her ayın ilk ve son cumartesisi müzikseverlerle buluşuyor. Sabah 11.00’de başlayan konserler için önceden yer ayırtmak gerekiyor. Tel: 0212-326 46 46/8045 den Fethi Özcan ile görüşüp yer ayırtabilirsiniz Çırağan okuma günleri için de 0212-326 46 46/ 8430’dan Selim Özcan’dan bilgi alabilirsiniz.

Internette izleyin, dinleyin
İnternette sergi izlemek, resim sanatı hakkında bilgi edinmek hafta sonlarının vazgeçilmez keyfi olabilir. Eczacıbaşı’nın hazırladığı bu site hem bilgilendirici, hem de çok keyif verici. www.sanalmuze.org.
Fransız şarkılarını seviyorsanız http://www.malhanga.com/musicafrancesa/
‘Çamlıca: İstanbul’da Kalan Yaban Yaşamın Son Bahçesi’
Bazı insanlar kendilerini mesleklerinin dışında da bazı konulara adarlar. İnsanlara faydalı olmak, gelecek nesillere bir şeyler bırakmak, farkındalık yaratmaktır amaçları. Aktivist ruhları onları bıkmadan usanmadan araştırmaya iter. Dr. Ali R. Bilginer de bu tür nadir insanlardan; doğaya adamış yaşamını. İşte bu ay onun bir kitabını öneriyoruz.
Ohraşan, kuşkuş otu, yaban karanfili, yalancı papatya, hayvan bezelyesi, Amasya adaçayı, üçgül… İsimlerini bile bilmediğimiz daha yüzlerce bitki ve onlarca hayvan, mantar türü… Dr. Ali R. Bilginer, İstanbul’da yer alan Küçük Çamlıca Bahçesi’nin bu yüzlerce sakininin 25 yıl boyunca fotoğraflarını çekmiş. Bu enfes fotoğraflardan oluşan ve Dr. Bilginer’in kaleme aldığı ‘Çamlıca: İstanbul’da Kalan Yaban Yaşamın Son Bahçesi’ isimli kitap Alok Production’dan çıktı. Kitap bilmediğimiz bir dünyanın kapılarını aralarken, kapıların kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek herkesi bu konuda uyarıyor. Büyük Çamlıca’nın başına gelenlerin Küçük Çamlıca Bahçesi’nin yaşamaması için yazar, fotoğraf kareleriyle cenneti anlatıyor adeta. Didaktik bir dille uyarmak yerine çiçeklerin eşsiz görüntüleriyle adeta “dikkat” diyor. Dr. Ali R. Bilginer bu kitabı yazmadaki amacını şöyle açıklıyor: “Ben elden giden doğal örtüyü paylaşmak istedim. Şimdilerde bu eşsiz Küçük Çamlıca Bahçesi’ne yapay bir görünüm verilmek isteniyor. Aslında Küçük Çamlıca Tepesi eteklerindeki beton kuşatma önlenmeli, bahçeler içindeki doğal yaşam korunmalı ve Küçük Çamlıca Bahçeleri bütünüyle bir yaşam bahçesi ve müzesi haline getirilmeli. İstanbul’un ve ülkemiz Anadolu’nun sahip olduğu doğal değerlerinin neler olduğunun bilinmesi ve korunması amacıyla onları önce kendi insanımızla, sonra da bütün dünyayla paylaşmak düşüncesi bu kitabın hazırlanmasına neden oldu.”
İngilizce özetin yer aldığı kitabı üç bölüme ayırabiliriz. Prof. Dr. Tuna Ekim ve Ersin Alok’un önsözüyle yayınlanan kitabın ilk bölümünde tarihteki ve edebiyattaki yeriyle Çamlıca anlatılıyor. İkinci bölüm Çamlıca’nın rengarenk bitkilerinin fotoğrafları, Türkçe ve Latince isimleriyle eşsiz bir albüm niteliğinde. Üçüncü bölümde kitabın İngilizce özeti yer alıyor. Bitkiler, Latince bitki ailelerinin alfabetik sıralamasıyla resmi geçit yapıyor.. Çiçekli Bitkiler (Spermatophyt), Açık Tohumlular (Gymnospermae) gibi. Bitkilerin tanıtımında sırasıyla bitkinin önce Türkçe adı, parantez içinde Latince adı, bitki dünyasında bağlı bulunduğu aile en son da İngilizce adı bulunuyor. Bitkiyle ilgili açıklamada ise bitkinin ülkemizdeki değişik yörelere göre değişik adları ve parantez içinde o adın kullanıldığı il ya da ilçe, genel bilgi, bitkinin varsa tıp dünyasındaki kullanım alanları da anlatılıyor.
Dr. Ali R. Bilginer hakkında: İç hastalıkları doktoru olan Dr. Ali R. Bilginer, İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli yörelerinde görev yaptı. Daha sonra 1981 yılında tekrar İstanbul’a gelen Dr. Bilginer, Çamlıca Asker hastanesi’nde çalışmaya başladı. Emekli olduktan sonra önce Hakkari-Yüksekova, daha sonra Van,Kars’da, Elbistan’da çalıştı. şimdilerde de Kırşehir’de yaşıyor ve karavanıyla Türkiye’yi dolaşarak Anadolu’yu inceliyor ve fotoğraf çekiyor. Dr. Ali R. Bilginer’in botaniğe merakı ta çocukluk yıllarına kadar dayanıyor. Büyükannesinin ona aşıladığı botanik sevgisi yaşamının her döneminde onunla birlikte oldu. O kadar ki karavanıyla tüm Türkiye’yi gezerek, ağaçlarını, endemik bitkileri fotoğraflayarak iki önemli kitaba imza attı. Çamlıca kitabından önce yine Alok Production’dan çıkan Cilo&Satlar isimli kitabında da yine yörenin zengin bitki ve doğal hazinelerini okuyucularla paylaştı.

17 Ocak 2010 Pazar

TEK MASA "İLYA"

Kuzguncuk , hala ruhunu kaybetmemiş olan eski, sıcak semtlerimizden. Eski evler, arnavut kaldırımlı sokaklar, havada uçuşan masal atmosferi. İşte bu sıcacık, eskiye dair ama hala yaşayan masallardan biri de İLYA. Bican Efendi Sokak'ta , Kilise'nin yanında minik, tek masalı bir cafe. Gerçekten tek bir masa var burda.

Kuzguncuklu 2 arkadaşın masalını http://www.ilyakuzguncuk.com/ adresine gidip okuyabilirsiniz. Nefis yemekleri yerinde denemek için İlya'ya kadar gidiverin,
Adres : Bican efendi Sokak No: 1a/b
e-mail : info@ilyakuzguncuk.com Telefon : 0216 553 86 90
Tek masası, kapının önünde sigaracılara özel köşesi, şöminesi, görmeye değer tavanı... Üşenmeyin, hadi.










15 Ocak 2010 Cuma

Hamidiye Alplerinden gelen su


Amsterdam'da gördüğüm ve blog okurlarıyla paylaşmadan duramadığım resim.
Yüz yıllık Hamidiye suyu, Hamidiye Alplerinden gelen su olmuş.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Merhaba sevgili Kahve Odası sakinleri

Bu benim ilk blog yazarlığım, sevgili Ülfet bu fırsatı verdiğin için çok teşekkürler. Yazı yazmayı ve yaşadıklarımı paylaşmayı her zaman sevmişimdir. Zaten yirmi yıl boyunca da bu işi yaptım, konuştum yazdım, gördüm yazdım, okudum yazdım... Şimdi de sizlere yazacağım. Türkiye'nin ve Dünya'nın kasvetinden uzaklaştırmak amacım. Yediğim, okuduğum, izlediğim tiyatro ve filmleri mümkün mertebe sizinle paylaşacağım. Keyif anları önereceğim sizlere. Bunlar subjektif olacak ama belki sizler de seversiniz önerilerimi....
İlk önerim bir lokanta, Fauna. Burası 5 masalık küçük bir mekan. Sahibi ve şefi İbrahim Tuna yemekleri gözünüzün önünde pişiriyor. Her gün farklı bir mönü çıkıyor, bir yediğinizi belki aylarca sonra yeme imkanına sahip oluyorsunuz. Fauna’yı bence Türkiye’nin en bilgili gurmesi Vedat Milor’un NTV’de yayınlanan ‘Tadı Damağımda’ programında izledim. Bizim tarafta, yani Asya yakasında olması ilgimi çekti. Vedat Milor, İbrahim Tuna’nın yemeklerinin Michelin yıldızı almaya hak edecek kadar yemeklerinin iyi olduğunu söyleyince de gitmek farz oldu. İbrahim Tuna yıllarca önce gazetecilik yapmış Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Ama o günleri tamamen arkasında bırakmış ve okuyarak, merak ederek yemek yapmaya merak salmış. Bence çok da iyi etmiş gerçekten yediğiniz her şey çok lezzetli. Üstelik caz eşliğinde yiyorsunuz. Dikdörtgen şeklindeki lokantanın bir bölümünde masalar, diğer bölümünde de mutfak ve bir sürü caz CD’sinin bulunduğu tezgah yer alıyor. Biz caz eşliğinde (pek caz sevmem ama yemek sırasında fena olmuyormuş) balık çorbası, beş peynirli ravyoli ve maylobi isminde bir tatlı yedim. Balık çorbası “fevkaladenin fevkinde”ydi. Tuna’nın hamurunuı falan kendi açıp yaptığı ravyoli de şahaneydi. Ancak günün mönüsü olarak kara tahtaya yazılan yemeklerden ne yerseniz üstüne mutlaka Maylobi yiyin. Efendim bu tatlı beyaz çikolata ve tane vanilya ile yapılıyormuş. Biraz muhallebiyi andırıyor diyerek sıradanlaştırdığıma bakmayın deneyin derim.
Adresi: Moda cad. Sarraf Ali Sok. No:7 Kadıköy
Tel: 0216 345 99 54
Not: Pazar hariç her gün saat 19.30’a kadar açık. Eğe öğlen saati gidersenin 12.00’yi geçirmeyin yer bulunmuyor.

Bir de kültürel bir etkinlik önereceğim ama iş saatinde olanlar için katılımı biraz zor. Her Salı saat 11.30-13.30 arası Oyuncak Müzesi’nde ‘Kitap ile Sohbet’ isminde bir etkinlik düzenleniyor. Yasemin Sungur’un başlattığı bu etkinlikte tartışması birkaç hafta süren bir ki,tap okunuyor. Bazen kitabın yazarları da davet ediliyor. Bu ay Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sı okunuyor. Etkinliğin amacı da bence anlamlı. Herkes bir kere bu sohbetlere katılabilir ama Sungur’un hedeflediği kitle çalışamayan kadınlar. Sohbete katılmak ücretli, 20 TL. Bilgi ve kayıt yaptırmak için 0216 359 45 50 – 51 numaralı telefon aranabilir. Oyuncak Müzesi adres: Ömerpaşa Caddesi Dr. Zeki Zeren Sokağı No:17 Göztepe / İST